* 29 Temmuz 2013 Safranbolu Ekspres Gazetesi’nde yayımlanmıştır.
Osmanlı Türk mimarisinin en güzel örneklerini her gün Safranbolu sokaklarında gözlemleme şansına sahibiz. Ancak tarihi yapıların üzerinde taşıdığı şifreleri, “kaçımız biliyoruz ya da bilenlerimiz doğru biliyor mu?”sorusunu sormak istiyorum.
Marmara Üniversitesi Sosyal Bilgiler Öğretmenliği bölümünde Yrd. Doç. Dr. Mustafa AKSOY hocamızdan Türk damgaları ve bunların bir milletin geçmişi ve geleceğine tesirleri hakkında birçok şey öğrendik. Ancak konunun uzmanlarınca çalışılması ve üzerine hüküm verilebilmesi için bir problem tespiti amacıyla bu yazıyı kaleme almayı uygun gördüm. Bu vesile ile Safranbolu evlerindeki kültürel izler hakkında hüküm vermek, Sosyoloji bölümündeki hocalarımıza düşüyor kanaatindeyim.
Orta Asya’dan tüm Türk coğrafyasına kadar koçbaşı figürünü mezarlarda, kayalarda ve halı- kilim motiflerinde görmekteyiz. Türk milletinin en bariz ifadesi olan bu damgalar bize kimlik tespiti konusunda yardım etmekte ve sosyal kültürel hayat hakkında da bilgi vermektedir. Örneğin, Göktürkler’de kurban hayvanlarının başında at ile dağ koyunu ya da koçu gelmekte; bunlardan atın göğe, koç da toprağa kurban edilmekteydi. (Ayrıntılı Bilgi için bkz: www.mustafaaksoy.com) Koçbaşının erkekliği ve gücü sembolize ettiği de iddia edilmekte ve bu şekilde günlük eşyalarda çizilmiştir.
Birkaç Safranbolu evinde (Örneğin Leyla Hanım Konağı ve Yüzükçüler Evi -Kadıoğlu 1 nolu konak-) köşe duvarları ve payanda amaçlı çıkma altlarında gözlemlediğim Koç Başı damgasını, ilginçtir ki 1872 tarihinde inşa edilen Eski Ayastefanos kilisesi günümüzdeki Ulu Cami’de de gözlemledim. “Acaba Safranbolu’daki Gayri Müslimler Karaman Türk’ü müydü?” tartışmasına farklı bir boyut getirecek bu veriyi sunmanın faydalı olacağını düşünüyorum. Çünkü eski kilisenin ana kapısı girişinde yunan alfabesi ile Türkçe yazılmış bir kitabe mevcuttur ve Karamanca / Türkçe yazılmıştır. Safranbolu’ya gelen çeşitli yabancı gezginler de Hıristiyan ahalinin Türkçeden başka dil bilmediğini ve Müslümanlar gibi tutucu olduğundan bahsetmiştir.
Bunun yanında eli belinde olarak bildiğimiz bir damga vardır ki antik dönemlerde dahi rastlanan bir figür olarak dikkatimizi çekiyor. Anadolu kökenli ana tanrıça olarak Kibele’yi andıran figür, Büyük Türk Dünyasının nerdeyse her noktasında ve dahi Türk-İslam’da da evlere, halılara, kilimlere vb eşyalara kazınmıştır. Safranbolu’da en bariz şekilde şehrin en eski evi olarak kayda geçmiş iki buçuk asra yaklaşan yaşı ile Mektepçiler Evinde kendini gösterir. Evin ön cephesinde sonsuz yıldız, çarkıfelek, hayat ağacı, çeşitli yemişler ve 60’a yaklaşan sayıda elibelinde damgası kabartma olarak çizilmiştir.
Kısaca, Safranbolu evlerindeki diğer ayrıntılara da dikkat ettiğimizde oda çizimleri, figürleri ile sosyo-ekonomik hayat hakkında daha fazla veriye ulaşacağız. Safranbolu Türk evi hakkındaki genel hükümleri çeşitlendirme olanağını verecek, damga çalışmalarını ise alanının uzmanlarından beklemekteyiz. Safranbolu’yu gezerken tüm incelikleri ile görmek, korumacılık adına muhakkak bizi daha farklı kılacaktır.